27 Aralık 2014 Cumartesi

9. KKBT K. Bromberg - Tahrik Yorum + Çekiliş


Goodreads Puanı: 4.37
Kitabın Orjinal Adı: Driven (Driven #1)
Yazar: K. Bromberg
Sayfa Sayısı: 288
Yayınevi: Olimpos Yayınları
Türü: Romance, Adult Fiction


Arka Kapak:
Rylee Thomas kontrolü elinde tutmaya alışkın bir kadındır. Ama kontrolünü kaybetmesine ve bundan çok hoşlanmasına sebep olacak biriyle tanışır. 

Ben kural dışıyım...

İstekli kadınlarla dolu bir dünyada, çapkın ve son derece yakışıklı olan Colton Donavan için zor bir hedefim. O, hayatın her alanında istediğini elde etmeye alışkın biri. Pistte ve pist dışında sürekli, kontrol dışına çıkmak üzere olan bir patenle sorumsuz bir çocuk.

Ben ona istediğini veremem, o da bana ihtiyacım olanı veremez. Ama onun zayıf dış görünüşünün ardında, yaralı ruhunun karanlık sırlarını bir kez gördükten sonra ondan uzak kalabilir miydim?

Aramızdaki cinsel çekim inkâr edilemezdi. Birey olarak kontrolü ele alma ihtiyacımız reddedilemezdi. Ama dünyalarımız çarpıştığında aramızdaki çekim yeterli olacak mıydı, yoksa anlatılmamış sırlar ve irade savaşları bizi ayıracak mıydı?



Rylee Thomas üniversitede Psikoloji okuduktan ailesi olmayan çocuklara yardım eden bir kuruluşta çalışmaya başlar.


Colton Donavan çapkın, yakışıklı, seksi bir yarışçı. Sadece yarışçı değil, aynı zamanda yarıştığı takımında sponsoru olan bir şirketin CEO'su.


Rylee'nin çalıştığı kuruluş için gelir sağlamak amacıyla yapılan açık arttırma sırasında Colton Donavan'la tanışır. Ama tanışmaları bile başlı başına ateşlidir. Her ne kadar aralarında çekim kaçınılmaz olsa da Rylee Colton'a direnir, çünkü Colton'ın ne kadar çapkın olduğunu bizzat görmüştür. Ama girdiği bir bahis Rylee'yi Colton'la bir randevuya çıkmak zorunda bırakır. Colton'un Rylee'yi elde etme çalışmaları, Rylee'nin Colton'un gerçek kişiliğiyle tanışması...  


"Ama dünyalarımız çarpıştığında aramızdaki çekim yeterli olacak mıydı, yoksa anlatılmamış sırlar ve irade savaşları bizi ayıracak mıydı?"



Kitap fazlasıyla akıcıydı. Özellikle kafanızı dağıtmak istediğiniz, daraldığınız zamanlarda elinize alabileceğiniz bir kitap.

Goodreads puanına dikkat ederseniz serinin bolca fanı olduğunu da farkedersiniz. Özellikle yurtdışında oldukça beğeneni var serinin. 


Ayrıca klasik CEO karakterlerden farklı olarak yarışçı bir erkek karakterin varlığı da biz okuyucular için bir değişiklik olmuş.


Olimpos Yayınları'ndan çıkan K. Bromberg - Tahrik kitabını kazanmak isterseniz çekilişimize katılın :)
a Rafflecopter giveaway
»

20 Aralık 2014 Cumartesi

KKBT Etkinlik // Tersyüz - Amy Harmon + Çekiliş


Goodreads Puanı: 4.45
Kitabın Orjinal Adı: Making Faces
Yazar: Amy Harmon
Sayfa Sayısı: 376
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Türü: Romance, New Adult, Contemporary



Arka Kapak:
"Tersyüz bize modern yaşamın unutturduğu duyguları hatırlatıyor. Güzellik sadece yüzeysel olabilir ama bu hikâye ta içinize işleyecek ve uzun süre aklınızdan çıkmayacak." -A Love Affair With Books -
"Zaman zaman sizi neye uğradığınızı şaşırtan bir kitap okursunuz. Bu kitap benim için tam olarak böyleydi. Bugüne kadar okuduğum en güçlü hikâyeydi ve bana inanın, çok çok fazla kitap okuyorum. " - Holly Kelly, Rising kitabının yazarı.-
"Hiçbir Çirkin, Ambrose kadar yakışıklı, hiçbir Güzel de Fern kadar naif olmamıştı! Tersyüz sizi toplum yargılarının ötesine götürerek, yaralı ve genç kalplerin bir attığı bu duygusal hikâyeyle içine çekecek." -Romancekolik-
"Tersyüz, sevginin, arkadaşlığın, kaybetmenin ve hayata dair ikinci bir şansın, duygusal, yürek burkan ama aynı zamanda içinizi ısıtacak, kolay kolay unutamayacağınız öyküsü." -Tuğçe'nin Kitaplığı-
Ambrose Young okulun en çekici çocuğu ve kasabanın yıldız güreşçisiydi. Uzun boylu ve yapılı bir vücudu, omuzlarına değen saçları ve yakıcı gözleriyle aşk romanlarının kapaklarını süsleyebilecek kadar yakışıklıydı. Fern Taylor bunun farkındaydı ve Ambrose Young'a âşıktı. Belki de bu kadar yakışıklı olduğu için Fern asla onunla birlikte olabileceğini düşünmemişti. Ta ki her şey tersyüz olana ve Ambrose'un eski yakışıklılığından eser kalmayana kadar… Tersyüz, beş genç adamın küçük bir kasabadan kalkıp savaşa gidişinin ve içlerinden sadece birinin geri dönüşünün hikâyesi... Hayatı, benliği, güzelliği kaybetmenin hikayesi... Bir kızın, yıkılmış bir çocuğa ve yaralı bir savaşçının, sıradan bir kıza olan aşkının hikâyesi... Kalp kırıklığının üstesinden gelen bir arkadaşlığın ve bilinen kalıpların dışına çıkan bir kahramanın hikayesi... Tersyüz, hepimizin içinde biraz iyiliğin biraz da kötülüğün olduğunu keşfettiğimiz modern çağın Güzel ve Çirkin'i...(Tanıtım Bülteninden)



Tersyüz... Bu kitap hakkında ne diyeceğimi gerçekten bilmiyorum. Kitabı bitireli 3-4 gün oldu ama hala kafamı toparlayabilmiş değilim. Ne desem bu kitap için yetersiz kalacakmış gibi geliyor. O kadar gerçekçi, o kadar insanın içine,ruhuna dokunabilen, o kadar etkileyici bir kitap ki... Bitirmek için acele etmeyecek, o dünyanın içinde biraz daha kalmaya çalışacaksınız. Bazen de gözyaşlarınızı tutamayacaksınız.

Konusu genel olarak tanıtım bülteninde ve kitabın arka kapağında verilmiş. Yakışıklı, lisenin gözdesi, küçük kasabalarının takip edilen güreşçisi, kusursuz fiziğe sahip Ambrose Young 11 Eylül İkiz Kuleler faciasından sonra dört yakın arkadaşıyla birlikte Irak'a savaşa gitmek için gönüllü olmuştur.







Fern ise ailesinin tekne kazıntısı, mucizesi. Lise hayatını diş telleri, gözlükler ve kısa kızıl saçlarıyla geçirdiği için fazla dikkat çekmeyen, Ambrose Young'a platonik aşık kızımız. Vefakar, temiz kalpli, yardımsever... Kendisiyle aynı yaşta olan ve kas hastalığı yüzünden tekerlekli sandalyeye bağlı yaşayan kuzeni Bailey'nin eli ayağı.

Bailey ise bu kitabın bana göre ana karakteri. O kadar ki, Ambrose ve Fern'i unutup Bailey'nin olduğu bölümleri okumak için hevesleniyordum. Onun mizahının, neşesinin, esprilerinin yanı sıra gerçekleri kabullenişlerinin de her okuyucunun içine işleceğine eminim.


Savaş için Irak'a giden Ambrose geri döndüğünde hem fiziksel hem ruhsal olarak aynı kişi değildir. Kayıpları onu biraz öfkeli ve kendine güvensiz hale getirmiştir. Fakat Fern, ona olan aşkını kaybetmemiş, aşkıyla Ambrose'a ulaşmanın yollarını aramıştır. Ambrose Irak'a gitmeden önce de Fern'e karşı boş değildir ama Irak'tan kasabaya geri dönen "yeni Ambrose" kendini diş tellerinden ve gözlüklerden kurtulup çok güzel bir kadına dönüşmüş Fern'e yakıştıramaz.



ZEKA MI, GÜZELLİK Mİ?








Bu sene okuduğum en iyi kitaptı. Duygusal yönden okuyucuyu tatmin eden, bitirdikten sonra uzun süre etkisi geçmeyen bir kitap yazmış Amy Harmon. Yazar hikayeyi Güzel ve Çirkin'le pişirmiş, Shakespeare'le baharatını eklemiş, Bailey karakteriyle de son noktayı koymuş. 


Okuyun! Pişman olmayacağınızın garantisini veriyorum arkadaşım daha ne diyeyim. Aşağıdaki kısımdan çekilişimize katılıp Amy Harmon - Tersyüz kitabını kazanma şansını kazanın.





a Rafflecopter giveaway
»

2 Kasım 2014 Pazar

Yorum: Yeni Dünya - Anna Carey



Goodreads Puanı: 3,71
Kitabın Orjinal Adı: Eve
Yazar: Anna Carey
Sayfa Sayısı: 312
Yayınevi: Pegasus
Türü: Distopya, Romance, Young Adult




Arka Kapak:
Hiçbir yer güvenli değildi... 
Meslek öğrenmek yoktu, şehir yoktu, geniş yataklı ve manzaralı daireler yoktu. Restoranlarda beyaz masa örtülerinin üzerinde parlak gümüş takımlarla yenen yemekler yoktu. Sadece o oda, lazımlıklardan gelen pis kokular ve çatlayana kadar gerilen deriler vardı.
Her şey kocaman bir yalandan ibaretken kime güvenebilirsiniz? 
Ölümcül bir virüs yeryüzü nüfusunun çoğunu yok ettikten on altı yıl sonra, dünya oldukça tehlikeli bir yer haline gelmiştir. On sekiz yaşındaki Eve ise, okulunun güvenli duvarlarının ardına hiç çıkmamıştır. Okulda onunla birlikte iki yüz yetim kıza, Yeni Amerika'nın öğretmenleri ve sanatçıları olacakları vadedilmiştir. Ama mezuniyetten bir gece önce Eve okulunun esas amacını ve onu bekleyen korkunç kaderi öğrenir.
Yuva olarak bildiği tek yeri terk ederek uzun, tehlikelerle dolu bir yolculuğa çıkar. Bu zorlu yolculukta güvende olacağı bir yer aramaktadır. Bu sırada vahşi bir hayat süren, asi isyancı Caleb'la yolları kesişir. Eve tüm hayatı boyunca erkeklerden ayrı tutulmuş ve onlardan korkmayı öğrenmiştir ancak Caleb zamanla onun güvenini ve kalbini kazanmaya başlar. Askerler peşlerine düştüğündeyse Eve'in gerçek aşkı ve hayatı arasında bir tercih yapması gerekecektir…
"Şüphe, romantizm ve fantastik ögeler, distopik bir kurguyla birleşerek okuyucuyu romana bağlıyor." -Booklist-




Arka kapağını okuduktan sonra bile yazarın tam olarak ne gibi bir konu çıkaracağını tahmin edememiştim. Tamam, arka kapağındaki kısa tanıtıma göre yetim kızların meslek öğrenmek için kaldıkları bir okuldan filan bahsediyor ama ana karakterimiz olan Eve'in ne keşfedip okuldan kaçtığını tahmin edememiştim. En azından aklımın ucundan böyle bir şey hiç geçmezdi.


18 yaşına kadar yetim kızlara eğitim veren, 18 yaşına gelince okullarının da kıyısında yer alan gölün karşısındaki camsız binaya geçirilen kızlar, yıllar boyunca okulun dışında vahşi köpek sürüleri ve erkeklerin olduğuyla korkutularak okul bahçesinin dışına çıkışları yasaklanmış. Evet evet, erkekleri korkunç olarak nitelendiriyorlar. Okulda erkeklerin tehlikeleri hakkında dersler alan kızlardan bahsediyorum.


Eve de bu okulu birinci olarak bitiriyor ve ertesi gün gölün karşısındaki pencereleri olmayan binaya asıl mesleği olacak olan ressamlığı öğrenmek için gideceğini zannediyor. Ama mezuniyet gecesinde Arden adındaki kız okuldan kaçıyor ve kaçarken de Eve'e okul ve gölün karşısındaki bina hakkındaki gerçekleri anlatıyor. Bu gerçekler o kadar şok edici ki Eve Arden'in söylediklerinin doğru olduğuna ilk başta inanmasa da gerçekleri kendi gözleriyle de gördükten sonra okuldan tüyüyor. Şimdi yapması gereken şey Califia'ya ulaşmak.


--BU KISIM SPOİLER İÇERMEKTEDİR--

Öyle ki ölümcül bir virüs dünya nüfusunun %98ini yok edince kontrolü ele geçiren kral ülkenin nüfusunun artış göstermesi için aşk meşk işleri gibi çetrefilli faktörlerin yer almadığı, daha garantili bir çoğalma yöntemi kullanıyor. Dünya nüfusunu yeniden arttırabilmek adına yetim kızları toplayıp 18 yaşına kadar okulda barındırıyor, sonrada elleri kolları yataklara bağlı yüzlerce kız her yıl doğum yapmaları için damızlık olarak kulllanılıyorlar. Ve bu okullar ülkenin her bir yerinde var.  Erkekler için ise bu durum daha farklı. Erkekler zenginlerin yer aldığı Kum şehrinde küçük yaşlardan itibaren gökdelen inşaatlarında çalıştırılıyorlar.

--SPOİLER SONU--



Kitabın asıl konusunu spoilersız nasıl anlatırdım bilemedim. Beni asıl şok eden ve kitabı okutturan da konusu oldu zaten. 


Konusundan biraz daha bahsetmek gerekirse Eve okuldan bir şekilde kaçıyor, başına gelmedik kalmıyor. Normal biri kaçsa bu kadar olmazdı ama Eve kral tarafından bizzat isteniyor (bu durumu spoilersız açıklayabileceğimi sanmıyorum), bu yüzden de Eve'i arayan görevliler ülkenin dört bir köşesinde. Eve yolculuğu sırasında Arden'le de karşılaşıyor ve yola onunla devam ediyor ama Eve için asıl şok bir erkekle (Caleb'a) karşılaştığında oluyor ve Eve okulda kendisine öğretilen çoğu şeyin yalan olduğunu öğreniyor.


Bu ara kitaplığımdaki kitapların çoğunda rastladığım karakter isimlerinden biri olan Caleb'ı ele almadan geçemeyeceğim. Bu Caleb kesinlikle diğerlerine benzemiyor. Hatta ben bu kitap karakterini, Caleb'ı, pek çok kitap karakterinin önüne geçiririm arkadaş. Gerek nezaketi, gerek düşünceleri, gerek fedakarlığı... Beni benden  aldı. Hele ki Eve, Caleb ve Califia hakkındaki durum... (Spoilersız olmuyor arkadaş işte olmuyor :'( )

(İç ses: Daha fazla spoiler vermeden şu yorumu bitirebilsem bari)


Bence konuyu ele alırsak kitap Açlık Oyunları serisinin konusundan çok daha vahşiydi. Yaşarken ölmek kitapta yaşananlar. Ama biraz realist düşünürsek olmayacak şey de değil. Bilindiği üzere günümüzde bile tecavüz ve cinayet artık cezalandırılmıyor. İlerde sırf insan ırkının devamlılığı için böylesine şeytanca şeylerin görülmeyeceğini kim garantileyebilir? Onun için kitabı okurken biraz da ürperdim. Yazarı başka kitaplardan özenti olmayan (bazı yazarların askine) bir konu bulduğu ve bize değişik bir şeyler okuttuğu için de teşekkür ederim. Bu ara nedense tüm kitapların konusu birbiriyle aynı gibi...


Not: Ayrıca The Reading Lady blogunun yazarı Onur ablaya teşekkürlerimi iletmek isterim. Kitabın çevirmenliğini kendisi yaptı ve kitapta tek bir hata bulamayacağınız gibi oldukça da anlaşılır ve akıcıydı.


»

18 Temmuz 2014 Cuma

Yorum: Dikkat! Aşk Çıkabilir - Asuda (Ephesus)


Goodreads Puanı: 4.50
Yazar: Asude
Sayfa Sayısı: 519
Yayınevi: Ephesus Yayınları
Türü: Romance


Bu kitap hakkında yazacaklarım tüm Asude taraftarlarını kızdırabilir. Bir kitabın oluşum süreci boyunca hem yazarın hem yayınevinin çok emek harcadığını biliyorum ve "Sen kim oluyorsun da onları eleştiriyorsun!" diyenler çıkacağını tahmin ediyorum ama Dikkat! Aşk Çıkabilir hakkındaki düşüncelerimi yazmadan edemeyeceğim.

Öncelikle kapağı ele alacağım ki asıl eleştireceğim konuya gelmeden önce iyi olan şeyleri aradan çıkarmış olayım. Kapak kalitesini tasarımını çok sevdim. Asude'nin diğer bir kitabı olan Pabucumun Ajanı'nın kapağında beni iten bir şey vardı. Belki kapaktaki kızın yaşının çok küçük gözükmesindendir, bilmiyorum ama Dikkat Aşk Çıkabilir'in kapağı bence gayet güzel.

Yazım konusunda da diyeceğim bir şey yok. Çoğunlukla yabancı yazarların kitaplarını okuduğumdan çevirilerde fazlasıyla yazım yanlışına rastlıyorum. Ama Türk yazar olduğunda bu durum haliyle yaşanmıyor. Ama yine de gözüme fazlasıyla batan bir yazım yanlışı vardı ki, bazıları "o kadarcık kadı kızında da olur." diyip beni eleştirebilirler. Fakat Brian isminin kitapta ilk önce "Brain" diye yazılması beni çok fazla rahatsız etti (belki de nedeninin 'brain'in anlamının beyin olmasındandır). Sonradan kitabın devamında bir yerde ise bu durum düzeltilip Brian oldu.

Asıl eleştirimi yapmadan önce kitabın konusundan bahsedeyim. Kafayı hayvanlarla, bitkilerle, hücrelerle, latinceyle kısaca biyolojiyle bozmuş İlkim, üniversitede asistan. Öğrenciler sırf sınav sorularını çalabilmek için İlkim'i bir bara götürüp sarhoş ediyorlar. O sırada İlkim'in yolu, İstanbul üzerinden Amerika'ya geçecek ama uçuşu hava muhalefeti yüzünden ertelendiği için zaman geçirmek için bir bara girmiş Martin'le çakışır. İçkisine katılan ilaç nedeniyle kafası bir milyon olan İlkim Martin'le fazla sarmaş dolaş olunca bara giren narkotik polis bunları bardan birlikte çıkarırlar, çünkü Martin'i İlkim'in sevgilisi sanmışlardır. Bu sırada magazin dergileri bunları fotoğraflar.

Bu fotoğraflar yüzünden İlkim'in babası Martin'den kızıyla evlenip itibarlarını düzeltmelerini ister. Bunu özel nedenlerden dolayı Martin kabul etse de İlkim'i ikna etmek bu kadar kolay olmayacaktır. Ama babası bu olaydan sonra İlkim'e, gitmeyi çok istediği Stanford Üniversitesi'ne yüksek lisansa göndermeyeceğini söyler.

İlkim zaten sınav sorularını çaldırdığı için okuldaki asistanlık görevinden atılmıştır. Stanford'taki yüksek lisansı da tehlike girince Martin'le evlenmek zorunda kalır. Çünkü Martin İlkim'e, evlendiği takdirde yüksek lisansa gidebileceğini söyler. Evlilik, Amerika, üniversite ve diğer olayları kitapta bulabilirsiniz, olayların başlangıcı bu şekilde.

Konusunu size ne kadar aktarabildim bilmiyorum ama kitapta benim hoşuma gitmeyen yerleri size çok iyi açıklayabileceğime eminim.


----BUNDAN SONRASI SPOILER ICEREBİLİR----

İlk önce Martin Turner'ın ne kadar Amerikalı olduğuna değinmek istiyorum. Türkiye'de uzun zaman geçirmesinden midir nedir Martin Turner Amerikalı olmaktan çıkmış. Bildiğin Los Siirtli, Erzurumville'li arkadaş. Mağara adamı gibi kızı saçından çekip götürmediği kaldı diyeceğim ama galiba onu da yaptı. Tüm kitap boyunca İlkim'i kolundan tutarak sürükledi. Bu kızın bu adama aşık olabilmesini ben sadece 
stockholm sendromuyla açıklayabilirim. Martin'in tek güzel huyunu göremedim ben kimse kusura bakmasın. Belinde silah taşıyan bir iş adamı... Korumalara para saçmak varken niye böyle bir şey yapıyor anlayabilmiş değilim, sonuçta sağa sola saçacak parası çok.

İlkim'e gelecek olursak kişilik çatışması yaşadığını düşünüyorum. Kitabın başında okuduğum kızla kitabın sonunda okuduğum kız iki ayrı kişi gibiler. Birinin, düşüncelerini değiştirmesine anlam verebilirim. Ama baştan sona kişiliğinin değişmesi benim hiç hoşuma gitmedi.

Ayrıca kitabın biraz uzatıldığını, çok daha kısa tutulabileceğini düşünüyorum. Kitabın yarısında Martin'in İlkim'i kolundan sürüklediği ve bağırdığı kısımlar olduğunu düşünürsek...

Yazarın tüm bu kurgunun diğer bir tarafında Mary-Seth ilişkisini de koyması hem iyi hem kötü olmuş. Martin ve İlkim'in arasında geçen kavgalardan sıkıldığım anda Mary-Seth ilişkisine geçmek kitabı bir kenara koymamı engelledi, ama iki Amerikalının arasındaki ilişkinin yine Türkler arasında geçiyormuş gibi yazılması beni yine sıktı. Huyları suyları bildiğiniz Türk bunların yahu. -_-

Kitabın sonu üzgünüm ki fazlasıyla tahmin edilebilirdi. Arada beni eğlendiren ve kitaba devam etmemi sağlayan karakterse İlkim'in annesi oldu. Her seferinde kızına farklı lakaplar takması çok komikti. Hatta "Bizon kürküm" dedikten sonra bende kayışlar koptu :D

İlkim'in annesi olan Ayşen Hanım'ın hatrına kitaba ancak 5 üzerinden 2 verebilirim.

Pabucumun Ajanı'nı severek okumuştum ve bu kitabı da elime büyük bir heyecanla almıştım ama beklediğimi malesef bulamadım. Yine de Asude'nin emeğine sağlık. Şimdi tüm Asunny'lerin hıncına hazırım. Bakalım ne olacak :/
»

28 Haziran 2014 Cumartesi

Çekiliş - Yorum Başlat - Ready Player One - Ernest Cline (DEX)



Goodreads Puanı: 4.30
Kitabın Orjinal Adı: Ready Player One
Yazar: Ernest Cline
Sayfa Sayısı: 504
Yayınevi: DEX
Türü: Sience Fiction, Distopya, Fantasy, Young Adult


ARKA KAPAK:
Yıl 2045 ve dünya çok çirkin bir yer.
Uygarlıkları felce uğratan enerji krizi, tam anlamıyla felakete dönüşen iklim değişikliği, kıtlık, yoksulluk, bulaşıcı hastalıklar ve geriye kalan son kaynaklar için süren nükleer savaşlarla cehenneme dönen bir dünya... Ve bu dünyada yaşamak zorunda olan tüm talihsiz insanlar gibi, henüz on sekiz yaşındaki Wade Watts da uyanık olduğu zamanın neredeyse tamamını bir simulasyonun içerisinde geçiriyor.

İstediğiniz kişi olabileceğiniz, istediğiniz yerde yaşayabileceğiniz ve istediğiniz şeyleri yapabileceğiniz bir yer olan, insanlığın son vahası, sanal dünya OASIS'te. Ve bir gün OASIS'in yaratıcısı James Halliday ölüyor. Arkasında bıraktığı milyonlarca dolarlık bir servetle. Ancak bir sorun var. Ortada bir varis yok. James Halliday bütün mirasını tek bir kişiye bıraktı. Yarattığı devasa sanal dünya OASIS içinde sakladığı üç anahtarı bulacak olan kişiye. İşte dünya çapındaki kıran kırana mücadele böyle başladı. Ve anahtara giden ilk ipucunu Wade Watts buldu.

Hazır mısınız ?


Goodreads'te 21. yüzyılın en iyi Sci-Fi kitapları listesinde 1. sırada olan bu muhteşem kitabı aylar önce okuyup, çoooook sevmiştim. Yorumu bu günlere kısmetmiş. Dex'in reklamını çok fazla yaptığı kitapları orta derecede beğenip, çok fazla bilinmeyen kitaplarına ise bayıldığım doğrudur. Başlat - Ready Player One da o kitaplardan biri. Pek tanıtımı yapılmadı, fazla kişi tarafından bilinmiyor ama Goodreads puanı çok iyi. Sword Art Online animesini izleyenlerin ise özellikle çok seveceği bir kitap bu. Yorumumda çok miktarda görsel kullandım. En sevdiğim kitaplar listesinde de Başlat'ı 1. sıraya koydum. Öyle ki bu yorumla kitabın hakkını veremeyeceğimi düşünüp çok üzülüyorum. Umarım bir kişi bile olsa bu yorumdan sonra gidip Başlat'ı alır ve OASIS dünyasına adım atar.

Bu kadar övdüğüm kitabın konusu ise şöyle:


Üç kapıyı açacak üç saklı anahtar

Kişinin sınanacağı bir macera başlatacak

Zorlukların üstesinden gelecek kadar maharetli olan
Ödülün kendisini beklediği Son'a ulaşacak.


Bir dünya düşünün; felaketlerden,krizlerden ve savaşlardan sonra mahvolmuş. İnsanların yaşam imkanları berbat. Üstüste bindirilmiş karavanların yüksek kuleler oluşturduğu hurdalık alanlarda yaşayan insanlar var. Ama insanlar zaten gerçek dünyada yaşamıyorlar diyebiliriz, hepsi OASIS adındaki bilgisayar sisteminde. OASIS konsolu denen elektronik sistem ağ bağlantısıyla insanları gerçek hayatın dışında, çok daha yaşanabilir bir dünyaya götürüyor. Kafaya takılan ve görsel bağlantıyı sağlayan vizöre, dokunsal işlevleri ve hareketleri kontrol eden "dokunsal eldivenler"e ve ağ bağlantısına sahipseniz OASIS'in dünyasına giriş yapabilir, orada okula gidebilir (ki zaten gerçek okullar kapatılıp, çocukların eğitimi OASIS'te verilmeye başlanmış), OASIS'te iş bulabilir, OASIS'te kazandığınız parayı gerçek hayattaki paraya çevirip ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz.




Bakır anahtar kaşifini bekliyor 
Dehşet dolu bir gömütün içerisinde
En yüksek skoru elde edenlerin
Arasına yükselmek için
Çok daha fazlasını öğrenmen gerekiyor 


OASIS'in yaratıcısı olan James Halliday ölmeden önce bir video-mesaj hazırlamıştır ve bu video-mesajda mirasını, yani milyarlarca dolarlık serveti ve OASIS dünyasını bıraktığı kişiyi açıklamıştır. Videoda açıkladığına göre James Halliday OASIS'e (yani bir sürü dünyayı içinde barındıran, kocaman bir evrenin içerisine) 3 anahtar (Bakır anahtar-Yeşimtaşı anahtar-Kristal anahtar) saklamıştır. Bu anahtarları bulan kişi mirasın sahibi olacaktır.







Kocaman evrenin içinde bu anahtarları bulmak için başlayan yarışta Dünya'nın her bir yerindeki insanlara Anorak'ın Almanağı (James Halliday'in yazdığı günlük türü bir şey) ve yayınladığı video-mesaj rehberlik etmektedir. (Anorak: James Halliday'in OASIS'teki karakterinin adı). En önemlisi ise bıraktığı bilmecelerdir.


Kitabın ana karakteri Wade Oven Watts (OASIS nickiyle Parzival) bu anahtarları bulmak için Anorak'ın Almanağını ezberlemiş, almanakta bahsedilen tüm oyunları oynamış, tüm filmleri ve dizileri repliklerini ezberleyecek kadar izlemiş, adeta James Halliday'le bütünleşmiştir fakat anahtarların yerini çözmesi hiç de kolay olmamıştır. Tek yarışan kişilerin yanında loncalar halinde yarışanlar ve Altılılar adıyla anılan IOI şirketinin oyuncularıyla da rekabet halindedir. Maddi kaynakları fazla olan bu şirket, Altılılara katılan oyunculara maddi destek karşılığında, anahtarları bulup mirası alan kişinin mirası şirkete vermesi üzerine bir anlaşma imzalatmaktadırlar. Parzival ise parası olmadığı için anahtarları bulma konusundaki kaynağı sınırlıdır. Parzival, OASIS'i reklamlara boğmak ve paralı hale getirmek isteyen IOI şirketine gitmek istememektedir. Anahtarlar konusunda Parzival'e olduğu kadar diğer oyunculara da sıkıntı çıkaran bu şirket oyunu kurallarına göre oynamamaktadır.





OASIS dünyasındaki yakın arkadaşı Aech dışında sosyallikten uzak Parzival ilk anahtarı bulduğunda ise tüm dünya tarafından tanınan biri haline gelir, anahtar yolunda hayranlıkla takip ettiği blogun sahibi Art3mis'le de tanışır. Skorboard'ta adı 1. sıraya yazılmıştır. Böylece sponsorluk anlaşmaları sayesinde maddi destek bulur, anahtar yolundaki araştırmaları genişler ama Anorak'ın anahtarlar için bıraktığı bilmeceler gittikçe zorlaşmaktadır.



Spoiler vermeden kitabın konusu hakkında yazmayı bırakıp ve kitabı okumanız için ısrar ediyorum. Çünkü kitap gerek konusuyla olsun, gerek yazarın bilgi birikimiyle olsun, gerek muhteşem çevirisiyle olsun okunmaya değer bir kitap. Yazarın 80ler döneminde olan bilgisayarlar ve atarilerde oynanan video oyunları, müzikler ve filmler hakkındaki bilgileri gerçekten çok ilginç ve kitaba renk katmış. Özellikle kitabı okurken açıp internetten hangi film-müzikten bahsettiğine bakarsanız yada kitapta geçen eski atari oyunlarını oynarsanız kitap sizin için çok daha gerçekçi bir hale gelecektir.




Kitap çevirmeni Taylan Taftaf'a hayran kaldım ve çeviri için buradan ona teşekkürlerimi iletmek isterim. Ana karakterimize "Eyvallah" bile dedirtmiş, çeviriyi günlük yaşam dilimize uydururken yazım kurallarının dışına çıkmamış. Dex kitaplarında karşımıza çok fazla çıkan yazım yanlışları ise bu kitapta neredeyse hiç yok.




Başlat-Ready Player One'ın film hakları 2010'da Warner Bros. tarafından alınmış. Ernest Cline ve Eric Eason'ın yazdığı ilk senaryo, X-Men Son Direniş filminin senaristi Zak Penn tarafından yeniden yazılıyormuş. Yani Başlat-Ready Player One'ı beyaz perdede görmemiz çok uzak tarihlerde değil. 

Yazar hakkında:

Ernest Cline, zamanın büyük kısmını geek işleriyle geçirdiği Austin,Texas'ta yaşıyor.
Başlat - Ready Player One, ilk romanı.
Daha fazla bilgi için www.ernestcline.com sitesini ziyaret edebilirsiniz.
Ayrıca yazarın blogu da var: www.ernestcline.com/blog
Kitap için açılan internet sitesi ise: www.readyplayerone.com









OKUYUCUYA NOT: Kitabın başları fazla miktarda bilgi içeriyor, kitabın ilerisi için bir nevi önhazırlık basamağı var ve bazı okuyucular bu kısmı sıkıcı bulabilir. Ama kitabın o bölümü bence fazlasıyla gerekli. Kitabı sıkıcı diyip bir kenara koymayın ve ileriki sayfalara kadar dayanın. Sabrettiğinize kesinlikle değecek. ;)
a Rafflecopter giveaway
»

13 Haziran 2014 Cuma

7. KKBT John Green - İlk Aşk Yorum + Bu Kitabı Okumanız İçin 5 Sebep + Çekiliş


Goodreads Puanı: 3.81
Kitabın Orjinal Adı: An Abundance of Katherines
Yazar: John Green
Sayfa Sayısı: 312
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Türü: Young Adult, Contemporary


Arka Kapak:

Konu ilişkiler oldu mu, Colin Singleton'ın tipi Katherine isimli kızlar… Ve konu Katherine isimli kızlar oldu mu, Colin her seferinde terk ediliyor. Tam sayı vermek gerekirse, on dokuz kere. Bir yol macerasına atılan, evden kilometrelerce uzaktaki bu anagram âşığı, hali harap, üstün zekâlı gencin cebinde on bin dolar, peşinde kana susamış bir yaban domuzu ve hemen yanında televizyon bağımlısı, şişman dostu vardır… Ama bir tane bile Katherine yoktur. Yarattığı formülle tüm romantik ilişkilerin geleceğini hesaplamayı uman Colin, Katherine Öngörülebilirliği Teoremi'ni ispatlamak için debelenmekte, tüm Terk Edilenler'in öcünü almanın ve sonunda kızı kapmanın peşindedir. Aşk, dostluk ve ölü bir Avusturya-Macaristan arşidükü, insanın kendisini yeniden keşfetmesini konu alan bu çok katmanlı romana şaşırtıcı bir son ve sıcacık bir yön katıyor.
"Green, bıçak gibi keskin ve zekâ dolu bir başka öykü daha kaleme almış. Komik sayfalarda karşımıza kâh müthiş keyif veren toy ve gösterişçi karakterler, kâh entelektüel bir üslup çıkıyor." -Booklist-
"Kahkaha attıracak kadar komik… Kendisinden önce gelen pek çok Amerikan yapımı yol öyküsüne hem bir övgü hem de bir taşlama." -The Horn Book-
"Her detay göz önünde bulundurulmuş, hikâye zarafet ve kaçınılmaz bir devinimle akıp gidiyor." -New York Times Book Review-
"Diyaloglarla birlikte şiir gibi akıp giden konu yabancı diller, denklemler ve detaylı dipnotlarla canlanıyor. Romantizm, matematik ya da basitçe iyi bir hikâye okumak isteyen herkesin ilgisini çekecek." -VOYA-
"Bu komik roman üslup açısından Alaska'nın Peşinde ve Aynı Yıldızın Altında'dan ayrılsa da zekice kurulmuş diyaloglar ve merak uyandıran karakterleriyle ortak bir paydada buluşuyorlar." -Kliatt-
"Romantizm dolu, hüzünlü ve dokunaklı sahnelerden ironik ve eğlenceli üsluba, matematikle harmanlanmış, her şey dâhil bir öykü. Keyifli, gerçekten karmaşık ve müthiş eğlenceli." -Kirkus Reviews- (Tanıtım Bülteninden)


Fiiihuuuuuy. Bugünleri de mi görecektim.  Bir gün "John Green kitabına tur yapacaksınız." deselerdi bir taraflarımla gülerdim. Ama İlk Aşk'la beraber bu rüyayı da gerçekleştirmiş olduk. Gelelim kitabımızın konusuna...


Colin Singleton olağanüstü zekası olan, daha bebekken okumaya başlamış, kelime oyunlarında bir numara, günün her saatinde anagram yapan biri. Kankisi Hasan'la beraber bir yolculuğa çıkarlar, çünkü Colin 19. sevgilisi Katherine'nin de onu terketmesinden sonra ayrılık acısını atlatamaz. Gerçi zaten 18 kız arkadaşının da adı Katherine'dir. Yolda karşılaştıkları bir tabela Colin'in dikkatini çeker ve bu tabelayı takip ettiklerinde kendilerini Gutshot'ta bulurlar ve olaylar başlar. Üstelik olayların içinde ismi Katherine olmayan bir kız da vardır. (Bence en şaşırtıcı olan şey de kızın adının Katherine olmaması :P )


Colin Gutshot'ta geçirdiği zamanı çalışarak geçirecektir, ama bu süre dahilinde kendi Evreka'sını bulabilecek midir?


Kitabın dili John Green dili. Kitabın kurgusu ve anlatımı John Green kurgusu ve anlatımı. Ben kim oluyorum da John Green'in kitabına laf ediyorum yahu.Vallahi taşlarlar :P 


Ayrıca kitabın çevirmeni eli öpülesi. Özellikle bol anagramlı bu kitapta çeviri işini nasıl halletmiş hayret ettim. o.O



Gelelim bu kitabı okumanız için 5 nedene;

* Colin ve Hasan arasındaki arkadaşlık ilişkisi ve aralarında bağa şahit olmak .

* Kitap çevirisinin çok güzel olması. (Allah canımı alsın şimdiye kadar gördüklerimin en iyisiydi o.O)

* Kendisinden çok şey beklenen Colin'le kendiniz arasında bağ kurabilirsiniz ve bazen "lanet olsun ben de aynı durumdayım." diyeceğiniz kadar baskı hissediyorsanız, Colin'in yaşadıkları size tanıdık gelecektir.

* Terkedilen ve terkeden arasındaki ilişkiyi mi anlamak istiyorsunuz? O zaman Colin'in muhteşem zekasıyla oluşturduğu denklem ve grafikleri incelemek isteyebilirsiniz.

* Yazarın John Green olması başlı başına bir sebep bence.


Bu turdaki görevim burada bitmiyor. Sayfadaki paylaşımlarla kitabı size biraz daha tanıtmaya devam edeceğim. Bir  John Green kitabına sahip olmak istiyorsanız siz de çekilişimize katılın ve şansınızı deneyin. Facebook üzerinden gerçekleştirdiğimiz çekiliş burada.

Ve bloglar üzerinden gerçekleştirdiğimiz çekiliş ise burada. Herkese iyi şanslar ;)



a Rafflecopter giveaway
»

4 Haziran 2014 Çarşamba

Miiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiim!



Yeni başlayan, bloglar arası eğlenceli etkinliğe ben de Okur-Yazar'ın beni mimlemesiyle dahil oldum. Hadi bakalım beni biraz tanıyın ;)



Blog açma hikayeniz nedir?

Sürekli kitap okuyan biriyim. Şimdiye kadar hiç boş kaldığım görülmedi ve okuduğum her kitaptan sonra bu kitapla ilgili  birilerini rahatsız etmeyi, spoiler almayı, kitapla ilgili konuşmayı huy edinmiştim. Sonunda kendime ait bir blog açtığımda tüm bunları kendi blogumda yapmayı düşünmüştüm ama okumaktan, yazmaya vakit kalmıyor yahu...


Blog isminiz nereden geliyor? Neden bu isim?

Çok sevdiğim biri bana bir gün böyle hitap etmişti. Haylaz... Şaşırmıştım. Sapık, cani, saf, korkak, vahşi... Pek çok şey söylendi hakkımda ama şimdiye kadar en çok hoşuma giden bu oldu ve blog ismimde kullanmaya karar verdim :3

Hangi mevsimi seversiniz?

Kış galiba. Ama karların eridiği saçma, ılık zamanlar değil. Buz gibi havada kar yağarken eve girdiğinde hissettiğin rahatlama, üstünü değiştirdikten sonra hissettiğin rahatlama olur ya... İşte onu çok seviyorum. Gerçi yazı da seviyorum çünkü yazın domatesler mis gibi kokuyor  <3

Bu mevsim size neyi çağrıştırıyor?

Sıcak çorba, ıhlamur, kestane ve dışarda rüzgarın oluşturduğu tipiyle ortalığı karıştıran kar yağarken çıkan çığlık gibi ses, ağır yorganın altındaki kedileri özendirecek derin uyku...

Kırmızı ruj mu eyeliner mi?

Hiçbiri. Makyaj malzemesi olarak sayılabilecek elimin altındaki tek şey 5-6 renk oje. Makyaj hiç bana göre değil :/

Blog yazmak sana ne kazandırdı?

Bir çok arkadaş kazandırdı öncelikle ve aklımdaki hiç düşünmeden geniş bir çevreye aktarabilme gücü verdi bana.


Kitap okumak mı bir şeyler yazmak mı?

Yazmak için aklımda bir kaç güzel kurgu var aslında. Ama hiç bir zaman cesaret edemedim. Belki ilerde... Ama şimdilik okumak diyebilirim.

Şiir mi roman mı hikaye mi?

Şiir mi? Benim kafam şiirden hiç basmaz valla. Hikayeler de fazla çabuk bitmiyor mu sizce. Dişimin kavuğuna yetmez. İyisi mi romandan vazgeçme ;)

En çok etkilendiğin film?

Hızlı ve Öfkeli serisi olabilir belki. Filmdeki aksiyon vücudumda adrenalin salgılanmasına neden oluyor. Duygusal olarak düşünürsek Yeşil Yol'daki dev beni benden alıyor diyebilirim. Bunlar dışında animasyonları da çok seviyorum :3

Hangi tür kitap/film?

Romance  nihihiihih (ŞEYTANİ BİR ŞEKİLDE GÜLDÜ). İşin içinde seksi bad boylar yada CEO'lar varsa kafanızı şöyle bir kaldırın ve çevreye bakın. Orada kesinlikle beni göreceksiniz. Bunu dışında distopyaların barındırdığı isyan da benim anarşik damarıma girmiyor değil :D


Öğrenci olmak mı iş hayatı mı?

Öğrencilikten Kazanılan: Stres, Kredi Kartı Borcu, Kısıtlı Kitap Alımı, Akbili Fulllerken Yaşanan Kalp Sekmesi
İş Hayatından Kazanılan: Para, Sıfır Borç, Kotasız Kitap.

Açıklamam yeterli mi? :P

Kitap okumak mı film izlemek mi?

Kitap okumak da bir nevi film izlemek değil mi zaten? Kendinin yönetmenliğini yaptığın...

Klasik giyinmek mi spor giyinmek mi?

Tabii ki spor. Dolabımda klasik bir şey bulamazsınız ;)

Almaktan asla vazgeçmeyeceğiniz şey ne?

Kitap, çikolata, ekmeğin köşesi, kitap, ıhlamuruma limon, kitap, yatağıma peluş oyuncak ve kitabı söylemiş miydim?

En sevdiğin yemek nedir?

Annemin tavuksuyu çorbası ve sulu köftesi.  Anneannemin sarması ve burmalısı. Babamın hamur işleri ve balığı.

En sevdiğin dizi?

Veronica Mars,Lie to Me, Arrow, The 100, House MD. Aklıma gelenler.

Özel bir yeteneğin olsa bunun ne olmasını isterdin?

Zamanda yolculuk en kullanışlısı herhalde. Hem ileri geri giderek başkalarının düşüncelerini öğrenirim, sorduğum soruya vereceği yanıta göre konuşurum, bu bana zihin okuma özelliği vermiş olur. Ayakta olduğum bir zamana gidip almak istediğim şeyi (kumanda gibi) kanepeye götürürdüm, böylece ileri gittiğimde istediğim şey (kumanda) kanepede olur, bu da nesneleri hareket ettirme özelliği vermiş olur. Piyangoda çıkacak numaraları bilmek ise yemeğin yanındaki tatlı olurdu :P

Hasta olmanın en kötü yanı nedir?

Yediğin yemeğin tadını alamamak, ağzının ilaçlardan dolayı çamur gibi olması galiba en kötü yanı.


Alınacak listen var mı? İlk 5'i nedir?

Kitap, güneş kremi, diyetisyenden bir diyet listesi, telefon kılıfı ve bir oyun konsolu.


İlk aldığın makyaj malzemesi nedir?

Finalde bu soru oldu mu şimdi :P Göz kalemi almıştım lisedeyken. Avondandı ve sürünce gözlerin 1-2 saatlerine bulanıyordu. Ondan sonra gözlüklerimi çıkarmaz  oldum zaten :P


Ve geldik benim mimlediklerime;

»
back to top